COGRAFYAMIZ
Hadim Mahallesi tanıtımı baklan Denizli.
HADİM KÖYÜ
|
|||
Ulaşımda Vilayetimize her yarım saatte bir köyümüzden hat Arabası kalkıyor |
Köyümüzün geçimi tarım ve hayvancılığa dayalıdır | Köyümüzdeki sağlık evine haftalık Doktor geliyor | Köyümüzün Nüfusu son Sayıma göre 623'dür |
Köyümüzde kanalizasyon yoktur | İçme Suyumuz Şebekeden | Köyümüzde İlköğretimokulu vardır. Ayrıca iki komşu köyede hizmet vermektedir | Köyümüzde PTT. Acetesi Yoktur. Postacılar haftalık mektupları getirirler |
Dr. Haftalık geliyor/Ebe var |
Köy: https://www.atakoybaklan.tr.gg/
Köyümüz Denizli-Baklan ovasının tam merkezindedir. Bulunduğu arazi adından da belli olduğu gibi düzlük bir arazidir. Güneyinde: Şenyayla köyü, Dağal Kasabası ve Baklan ilçesi vardır. Batısında: Konak Köyü, İcikli köyü Batısında Dayılar köyü vardır. Kuzey batısında: Gelinören, Kuzeyinde: Kavaklar ve Beyelli köyü Vardır. Doğusunda: Kıralan ve Çıtak Kasabaları vardır. Köyümüz güney batısından Denizliye 70 Km. doğusundan da Uşağa 90 Km. uzaklıktadır. Köyümüzün tam ortasından Denizli Çivril Uşak kara yolu geçiyor. Öbür taraftan köyümüzün kuzeyine doğru kavaklar, Beyelli, Çal ve Süller’e giden karayolu vardır.
Köyümüzde evler eskiden kerpiçten ve toprak damlı yapılmıştır. Toprakla örtüye dambaş denir. Yağmur geçirmemesi için her yıl güz aylarında dambaşa geren atılır. Geren, su geçirimsizliğini (akmamasını) sağlayan tuzlu-kireçli topraktır. Geren, Dayılar köyündeki Azmak mevkiinde bulunan köyümüze ait gerenlikten çekilir (getirilir).Son yıllarda toprak damlı evler yapılmamaktadır. Son evler tuğla, beton, demir ve kiremit kullanılarak tek katlı veya iki katlı yapılmaktadır. İki katlı evlere hanay deriz. Üç katlı yapılmış bir kaç ev vardır. Yerleşim planı (imar planı) olmadığından sokakları ve meydanları dardır. Kışın çamurla, yazın sıcaklık, kuraklık ve tozla boğuşan bir köydür. Eski yıllarda at arabası, kağnı olan avlularımızda şimdi traktörler, römorklar tarımsal sulama boruları, çeşit çeşit tarım alet ve makineleri bulunuyor. At, eşek, öküz, koyun damlarının yerini oldukça düzenli hayvan ahırları almaya başladı. Hemen hemen her ev bir avlu içindedir veya aynı sülalenin (obanın) evleri aynı avlu içindedir.
Avlularımıza (bahçelerimize) biz harım deriz. Harım, etrafı duvarlarla çevrilmiş bahçedir. Bu duvarlar kerpiçten, taştan ve tuğladan yapıldığı gibi eskiden daha çok topraktan yapılır ve buna kol duvarı denirdi.
Kol duvarını sizlere kısaca anlatmak istiyorum. Kol duvarı yapabilmek için bir metre eninde ve iki metre boyunda iki parça tahtadan kalıp kullanılır. Kalıp tahtaları karşılıklı olarak aralarında kırk-elli santim aralıklı olma kaydı ile eninin üstüne yere sabitlenir. Dış taraflarından uzun kazıklar çakılarak dayamalarla iyice tutturulur. Buna hatıl denir. Hatıl yerleştirildikten sonra toprağın üstündeki kuru toprak bir kenara atılır ve hatılın içi toprak ile doldurulur, Doldurulurken aynı zamanda toprak potinli ayaklarla çiğnenerek iyice sıkıştırılır. Toprak ne kadar çok sıkıştırılırsa harım duvarı (kol duvarı) o kadar sağlam olur. Avlunun (harımın, bahçenin) etrafı tamamen kol duvarı ile çevrilir. İş bununla bitmez. Sıra pardılamaya gelmiştir. Kol duvarının üstü yağmurdan korumak için pardılanır. Duvarın üstüne her iki tarafa en az onar santim çıkıntı yapacak uzunlukta ve aşağı yukarı beş veya yedi santim kalınlığında kamış veya buna benzer çalı-çırpı döşenir. Bunun üzerine de ağırlık olsun diye toprak atılarak pardılama tamamlanmış olur. .
Son zamanlarda Köy içindeki merkezi yolların hemen hemen tamamen kilitli parke taşı döşendi.
Köyümüzde eskiden Köy Odasında telefon olduğu biliniyor. Bundan 30 yıl kadar önce Hasan Tahsin Turgut’un dükkânındaki telefon kullanılıyordu. Sonra Ali Koldemir’in kahvehanesindeki. Daha sonra Kazım Şimşek’in dükkânındaki telefon kullanıldı. Kazım Şimşek’in dükkânında PTT Acenteliği açıldı Telefonla arayacak olanlar veya aranacak olanlar dükkânın bitişiğindeki kahvehanede beklerlerdi. Telefon ile aranan kişi kahvehanede yok ise, Kazım Şimşek aracılığı ile haber verilerek çağırılır veya verilen haber iletilirdi. Evine hat çektirenler ankesörlü telefondan gene Kazım Şimşek aracılığı ile bağlantı sağlardı. Kazım Şimşek’in bu konuda köylüye büyük hizmetleri olmuştur.
En sonunda 1985 yılında Köyümüze eski Pazar yerine Analog telefon santrali kuruldu ve aracısız telefon görüşmeleri gerçekleştirildi. Köyümüzdeki telefon santrali İcikli ve Konak (Meler) köylerindeki abonelere de hizmet vermektedir. Daha sonraları 1996 yılında santral şimdiki muhtarlığın olduğu yere taşındı bu kez santral dijital şebekeye çevrildi
Bu telefon şebekesi gerçekleştirildikten sonra 2008 yılında köyümüz (ilçemizin yerleşim yerleri) İnternete kavuştu.
Köyümüzün arazi miktarı takriben 50.000 dekardır ve tamamı tarım alanıdır. Baklan ovası Sulama Projesi kapsamında birinci kısımda (BL-1) 25.000 dekar arazi 1995 yılında, ikinci kısımda (BL-2) 20.000 dekar arazi 2005 yılında Işıklı Gölünden beslenen pompaj sulama sistemiyle sulu tarıma açılmıştır. Üçüncü kısımda (BL-3) kısmındaki arazi ise hala sulanmamıştır. Tarım ürünlerinden hububat (arpa, buğday), ayçiçeği, yonca, mısır, haşhaş, sanayi bitkisi olarak pancar gibi ürünler yetiştirilir. Az miktarda bağcılık, meyvecilik (elma, ayva, şeftali, kiraz) yapılır. Menderes kenarında selvi-kavak ağaçları, hala sulanmayan üçüncü kısımda özel ormancılık (çam ağacı) uygulamaları vardır.
İkinci sulama sahasında (BL-2) sulama bedeli pahalı geldiği için sulamaya rağbet edilmemektedir.
Köyümüzde modern hayvancılık başlamış olup 200 kadar büyükbaş hayvan beslenmektedir. 400 kadar küçükbaş hayvan bulunmaktadır.
Cami İlköğretim Okulu
Türk Telekom Santralı
Baklan sol sahil sulama birliği projesi merkezi
Türkiye Şeker Fabrikaları T.A.Ş. Pancar Ofisi
Köyümüzün nüfusu son sayıma göre 623’ tür
205 hanedir. Ancak 2010 yılında köye giriş levhamız değişti üzerinde 585 yazıyor.
Köyümüz büyük göç veren bir köydür.1965 yılında köyümüz ilköğretim okulunda okuyan çocukların sayısı 210 idi.2007 yılında köyümüzde eğitim gören üç köyün öğrencilerinin toplam sayısı 170’dir, buna göre eğer köyümüzden göç olmasaydı şu an da ki nüfusu 5000 in üzerinde nüfusu olacaktı. Köyümüzden genelde Denizli ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin tüm büyük şehirlerine ve yurt dışına (Avrupa ülkeleri) göç olmuştur. Eğitim ve görev sebebiyle Köyümüzden uzakta yaşayan orta ve yüksek öğretim öğrencileri ile orta ve yüksek seviyede yetişmiş birçok memur köylümüz bulunmaktadır.
Köyümüz büyük göç veren bir köydür.1965 yılında köyümüz ilköğretim okulunda okuyan çocukların sayısı 210 idi.2007 yılında köyümüzde eğitim gören üç köyün öğrencilerinin toplam sayısı 170’dir, buna göre eğer köyümüzden göç olmasaydı şu an da ki nüfusu 5000 in üzerinde nüfusu olacaktı. Köyümüzden genelde Denizli ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’nin tüm büyük şehirlerine ve yurt dışına (Avrupa ülkeleri) göç olmuştur. Eğitim ve görev sebebiyle Köyümüzden uzakta yaşayan orta ve yüksek öğretim öğrencileri ile orta ve yüksek seviyede yetişmiş birçok memur köylümüz bulunmaktadır.
Çiftçilik ve Hayvancılıkla geçimini sağlarlar. Köylü birbirinden genelde bahsederken Sülale lakapları kullanılır falancaların Ahmet veya filancaların Mehmet gibi.
Aslında daha derinleri araştıracak olursak aşağı yukarı herkes birbiriyle akrabadır. Mesela ben kendimi araştırdığımda, Bize Dervişler derler; Çatallarla, Hacı Mahmutlarla, Ünallar ile Ziyalar ile Sadik hocalarla ve Salilerle dedelerimizin amca uşakları olduğunu keşfettim. Bu da köyün aşağı yukarı üçte birine tekabül ediyor. Belki Daha da geri gidilebilse dahası da gelecek.
Demek oluyor ki araştırılsa neredeyse herkes birbiri ile akraba olur.
Köyümün insanı samimi ve içtendir. Birbirileri ile karşılaştıklarında hâl hatır sorarlar, selamlaşırlar.
Hal hatır sorup, birbirlerine her türlü yardımcı olurlar. Akşamları kahvelerde herkes ertesi günü ne yapacağını anlatır. Herkes öbürünün ne yaptığını bildiğinden birbirlerinin o an lazım olmayan ekipmanlarını kullanır.
Her nedense ne zaman bir genel seçim veya muhtarlık seçimi olsa birbirleri ile biraz kutuplaşırlar. Bu kutuplaşma oturduğumuz masaları veya kahveleri ayırmaya kadar gider.
Seçim geçtikten en geç birkaç ay sonra her şey yine normale döner.
Hizmetler
Köyümüzdeki iki artezyen kuyusundan beslenen yer altı içmesuyu şebekesi ile her eve içmesuyu sağlanmıştır.
İnternete Erişim var.
Dijital telefon santralı ve internet erimişi vardır. Köyümüz güvenlik kameraları ile donatılmıştır
Baklan ovası Sol Sahil Pompaj Sulama Birliği 1995 yılında Köyümüzde kurulmuş olup 2010 yılından beri yeni binasında hizmet vermektedir. . Türkiye Şeker Fabrikaları T.A.Ş. Uşak Şeker Fabrikasına bağlı Pancar Ofisi Pancar Ofisi 1959 yılından beri Köyümüzde faaliyet göstermektedir. .
Köyümüzdeki iki artezyen kuyusundan beslenen yer altı içmesuyu şebekesi ile her eve içmesuyu sağlanmıştır.
İnternete Erişim var.
Dijital telefon santralı ve internet erimişi vardır. Köyümüz güvenlik kameraları ile donatılmıştır
Baklan ovası Sol Sahil Pompaj Sulama Birliği 1995 yılında Köyümüzde kurulmuş olup 2010 yılından beri yeni binasında hizmet vermektedir. . Türkiye Şeker Fabrikaları T.A.Ş. Uşak Şeker Fabrikasına bağlı Pancar Ofisi Pancar Ofisi 1959 yılından beri Köyümüzde faaliyet göstermektedir. .
Eskiden Hadim’de köyümüzde Kahvehaneler, Terziler, Berberler ve Bakkallar büyük önem arz ediyorlardı. Köyümüzün insanları çok fakir idiler.
Şimdiki gibi bankalara gidip para temin edilemiyordu, herkes birbirine muhtaç idi. Aşağı yukarı tüm esnaflar bir hizmet alındığında yazdırıyordu. Peşin ödeyenler neredeyse yok denecek kadar azdı. Herkes harman kalktığında arpa buğday satarak borçlarını ödüyorlardı.
Çıtak pazarı bizim için büyük önem taşıyan bir pazardı. Harman kalktıktan sonra evin babası birkaç ölçek arpa veya buğday yükler Çıtak pazarının yolunu tutardı. Bilhassa kadınlar için yıllık büyük alışveriş, bu mevsimde yapılırdı.
Baba tahminen evdeki kişi sayısına göre bir top basma alır eve getirirdi. Evde yapabilenler kendileri el iğnesi ile yapamayanlar veya genç kız olanlar ise dikiş makinesi olanlara ve bu işten anlayanlara diktirirlerdi. Kumaşlar ne kadar canlı renkli ise kızlarımız tarafından o kadar çok sevilirdi. Bu dikiş dikenlerden biriside benim yengemdi (Hatice Aslan) güzün ne zaman yengemin yanına gitsem orada kendisine elbise diktiren kızlar olurdu. Kızlar başkasının elbiselerinden artan küçük basma parçalarını çok severlerdi. Çünkü onları incecik keserler ve saçlarına kurdele yaparlardı.
Erkeklerin hemen-hemen hepsi terzilere giderlerdi. Köyümüzde benim hatırladığım Mehmet çavdar terzilik yapıyordu. Yinede herkes kendisine yeni elbise alamıyordu, onun için eski elbiselerine süvarilik vurdururlardı.
Süvarilik vurmak terziler için ayrı bir özellikti Pantolonların kaba etinin üstü neredeyse tamamen ve dizlerin üzeri, ceketlerinde dirsekleri başka bir kumaşla kaplanırdı bunlar genelde gri veya kahverengi olurdu.
İlkemizde yamalıklı olmak normaldi bir pantolonda veya cekette onlarca yamalık olabilirdi, önemli olan delik olmaması ve temiz olmamızdı. Çoraplarımız da aynı idi zaten genç kızlar hariç kimseye çorap satın alınmazdı kendileri örerdi. O vefakâr analarımızın hiç boş vakti olmazdı.
Ekmek günleri, çamaşır günleri, yemek yapmak, ev süpürmek ve hayvanlara bakmak gibi bir sürü yapılması gereken işler vardı. Hiç yapacak bir şeyleri olmadığı zaman yamalık yamarlar, yünden kirman ile iplik yaparlar veya aile fertleri için kazak veya çorap örerlerdi. Eskimiş tabanı veya ucu delinmiş çoraplar şiş ve iplikle yeniden restore edilirlerdi.
Erkekler boş kaldıklarında bilhassa kışlarda dağa oduna gidilirdi. Ne zaman kötü bir hava olursa, çok soğuk veya karlı o gün oduna gidilirdi. Kurban bayramında kesilen hayvanların derisinden ya post yapılırdı ya da çarık işte dağa oduna gidildiğinde bu çarıkların görev günleri idi, ayaklara önce yün çoraplar giyilir arkasından ayaklar çaput ile sarılır, üzeri iple bağlanır daha üzerine varsa eski bir çorap gonçu giyildikten sonra ayaklara sıkıca çarıklar giyilirdi ve oduna gidilirdi. Kötü havalarda oduna gidilmesinin sebebi o günlerde ormancılarda daha az korkulurdu. İyi günlerde odun getirirken ormancı yakalarsa hapis bile yatılıyordu.
Benim çocukluğumda köyümüz kalabalık idi biz ilköğretimde sadece bizim köyden 210 çocuk idik iki tane okul binası olduğu halde çocuklar okula sığmıyorlardı. Şimdiki muhtarlık binasının yanındaki tuvaletin olduğu yerde Ayan odası, tarım kredi, kooperatifi ve bir odasında da çocuklar okuyordu.
Köyümüzde eskiden haftanın günlerinin kendine has adları vardı. İsimler çevredeki pazarı olan kasabaların adlarını taşırdı Normal günlerin adlarını okullarda öğrenirdik ama sokağa çıktığımızda aşağıdaki isimleri kullanırdık
Pazartesi: Çal bazarı
Salı: Dedeköy bazarı
Çarşamba: Işıklı bazarı
Perşembe Cumıyıaşamı
Cuma: Çıtak bazarı
Cumartesi: cumıyıertesi
Pazar: Greği