FİKİRLER
Baklan İlçesi tanıtımı baklan Denizli.
İçindekiler Tıkla ve makaleye git
Avrupa yıkanmayı kimden Öğrendi
şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliği
SANKİ HAYAT İÇİN DEĞİL, OKUL İÇİN ÖĞRENİLİYOR
|
Bana göre okullar artık, çocuklara sadece kuru bilgi depolamayı bırakıp, her çocuğun kişisel yeteneğini keşfederek çocukları kendi yeteneklerine göre uzmanlaştırma yollarını aramalıdırlar. Artık dünyanın küreselleştiğini hepimiz görebiliyoruz. Bir gün yatağımızdan kalktığımızda borsanın düştüğünü, altının fiyatlandığını veya doların yükseldiğini görüyor ve yaşıyoruz. Başka bir gün daha değişik şeyler olabiliyor. Okulları bitiren herkes bilim adamı olup da bir laboratuarda çalışmayacak. Kimi ekonomist kimi iş adamı kimi yöneten kimi politikacı ve kimide tekniker olacak. Yani demek istediğim şu ki: okul sonrası dışarıda gerçek ve acımasız bir hayat var. Bunun için; gençliği doğru düzgün hayata hazırlamalı. Okulların öncelikli görevi bu olmalı, bu eğitim sisteminin temel görevlerinden biridir diye düşünüyorum.
Eğitim kurumları yani öğretmenler de sürekli öğrenmeli. Aksi halde meraklı ve kendini angaje etmiş öğrencilerin soruları karşısında öğretmen yalan söylemek zorunda kalacaktır. Aynı zamanda Milli eğitim yetkilileri yani kanun koyucular dinamik olmalılar.Onlarda öğretmeyi öğrenmeli.
Şu anda müfredat da ki lüzumsuz bilgileri ayıklamalı.
Çocuğu hayata hazırlayacak bilgiler eklemelidirler.
Öğrenci kendi ayağının üstünde durmayı öğrenmeli.
Çocuğun kendisine güvenini artıracak bilgiler verilmeli
Atılganlık ve girişimcilik öğretilmeli
Çocuk sorumluluk öğrenmeli
Çocuk beceriklilik Öğrenmeli
Çocuk İş hayatında nasıl yükselebileceğini öğrenmeli
Çocuklar idarecilik öğrenmeli
Çocuklar güzel konuşmalı ve başkasını ikna etme yeteneği öğrenmeli.
Çocuklar Sosyallik ve hoşgörü öğrenmeli. Çocuklar muaşeret kanunlarını, saygıyı sevgiyi öğrenmeli. Çocuklar taktikçi olabilmesi için gereken psikolojiyi elde ettirmenin yollarını öğretecek bilgiler öğrenmeli,
Çocuklar ekonomi öğrenmeli.
Ben bunları buraya tek-tek yazmam gerekirse bu yazı çok uzar onun için tek kelime ile çocuklar hayata atıldıklarında lazım olanları öğrenmeli.
Çocuklar, bizlerin eskiden bilakis bilmek mecburiyetinde olduğumuz bazı bilgiler ile robotlaştırılmamalı, teknoloji bu gün o kadar ilerledi ki çoğu bilgiler her zaman ulaşılabilir hale geldiler. İşte bunun yerine çocuklar onları bekleyen acımasız hayat için hazırlanmalı.
Çünkü dünyada esnek bir toplum, ekonomi si, değişken teknolojisi son derece yüksek bir bilgili bir toplum var. Okulların bunları karşılayabilmesi büyük zorluklar anlamına gelmez. Sadece bunu kabullenmek idrak etmek gerekmektedir. Tabi ki müfredatın gevşemek gibi bir lüksü olmamalıdır, ancak odak noktası merak uyandırmak ve teşvik etmek olmalıdır.
Aksi halde, yemeyip yedirdiğimiz, içmeyip içirdiğimiz ve giymeyip giydirdiğimiz çocuklarımız, yarın büyüdüklerinde kendilerini bekleyen acımasız hayatta gelecekteki hayatları için değil okul için öğrenmiş olurlar.
17.09.2010 Hayrettin Aslan
|
Gazetelede aradım, böyüklerede sordum, bi de o internetmidir nedir işte orıya bi masal arıyon diye yazdım ve en sonunda bi masal buldum. Sizde okuyunca ben gibi baf olcanızmı bi bakın dedim. Masalı okudukca sanki bene bişile hatırlatıyo gibi oluyo da, bide Sizlerlen paylaşın bakın dedim. Ben gocaman merağımla bekliyon bakam bu masala Siz ne diceniz.Sizlerede bişile hatırlatıyo gibi olcakmı. Şincik yazmıya başlıyon..
Bu da Saksanın Bildircin yörüyüşünü kesmek isteken kendi yörüyüşünü bile unuttu gibi oluyomuş. O Dövletin halkıda bi türlü bu gidişata ayak uyduramıyomuş. Biz hindi gidem o Dövletin bii bölgesinde olan bii ovadaki güccük bii köve.
ŞAHLAN SOL CAHİL BİZ YAPTIK OLDUBİTTİ BİRLİĞİ
Bir varmış, bir yokmuş. Var varanın, söz sürenin, destursuz bağa girenin, habersiz bal yiyenin. Bir at aldım, dur diye. Bir tekme vurdu Geri Dur diye. Paşa Camisinin minaresini belime soktum borudur diye. Kaplumbağayı havaya savurdum arıdır diye. Derken, birde baktım kendimi uzak bir ülkede bir ovada buldum.
Bu ovadaki insanlar çiftçilikle uğraşırlarmış. Bunların ne yaptıklarının hayırı varmış nede yapmadıklarının. Çiftçilik yaptıkları toprak, onların karınlarını doyurmuyormuş. Buna rağmen seçim zamanı geldiğinde sanki hükümet onların ellerinden tutuyormuşçasına eksiksiz tam kadro seçime giderlermiş. Seçim sonrası da onların yanına bir daha ne gelen olurmuş ne giden olurmuş. İşte onlar böyle yaşar gidermiş.
Yıllarca böyle yarı aç yarı tok yaşayıp gitmişler. Günlerden bir gün, başlarına bir Devlet kuşu konmuş. Hükümet kocaman greyderleler Kepçeleler göndermiş ovayı dümdüz etmişler. Kanallar döşemişler. Artık ova sulanacakmış.
Bunu duyan Tilki Memet, sansar Amet, Şovalye Sinel ve ovanın tüm öne gelen uyanıkları bir araya gelerek düşünmüşler. Az düşünmüşler, uz düşünmüşler dere tepe düz düşünmüşleler ve akıllarına bir hinlik gelmiş. Daha ovaya su gelmeden bir birlik kurmuşlar. Adını da “Şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliği ” koymuşlar... Şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliğinin öne gelenleri hemen kendileri bu şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliğinin kurucu ve asil üyeleri olmuşlar. (Hatta bazı şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliği üyelerinin tarlası bile yokmuş)… Ovaya su gelene kadar şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliğinin öne gelenleri büyük telaş içinde kendi hısımlarını akrabalarını bu birliğe işçi olarak aldırma telaşına düşmüşler, nitekim bunu başarmışlar da. (neden uğraşmasınlar ki iyi bir aylık ve sigorta varmış) tabii belli olmasın diye dışarıdan da göstermelik birkaç kişi almışlar Artık birlik faaliyete geçmiş ovaya su gelmiş ve dekar başına belirli bir fiyat koymuşlar ve ova sulanmaya başlamış.
Birinci yıl herkes duruma bakmış suyun ürün yetiştirmekte bir faydası olacak mı diye? Görmüşler ki toprağı sularsan toprak hakikaten çiftçiyi besleyecekmiş. Hemen ertesi yıl tüm üyeler ve üyelerin birliğe yerleştirdikleri civarcılarda mahsul ekmeye başlamış ama su parası çok geliyormuş onun için kazançları az oluyormuş. Bu birliğin kâr gözetmeyen bir kamu kuruluşu olduğunu unutarak, biz bu birliğin sahipleriyiz bizim para ödemememiz lazım demişler. Şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliği üyeleri, tabii bununla ilgili Şahlan sol cahil biz yaptık oldubitti birliği başkanı da dâhil olmak üzere yazısız bir sözleşme yapmışlar. Demişler ki; tüm ovada sulama yapan herkes suparası ödesin ama biz ya az ödeyelim ya hiç ödemeyelim demişler. Oturmuşlar düşünmüşler ve bir karara varmışlar bunun için üyeler seçimlerde hep başkanı seçecek ve başkanda onların oyları ile onlara bedava su sulama imkânı tanıyacak. (Kanun koyucuları kendileri olduğundan kılıfını yapmışlar bir de gözlerinin birini yummuşlar) … Dışarıdan bunu fark eden Kuzeyli derebeyleri buna itiraz etmişler… Ayrıca batılılar da başkanın adamları imiş onların içinden de seçilmişler, yani başkanın adamları para ödememesi gerekiyormuş. (çünkü gerektiğinde onlar başkana fedailik bile yapıyorlarmış) Hemen buna da bir kılıf uydurmuşlar. (Çünkü o kuzeydekiler belalı imişler) Sizler istediğiniz kadar sulayın borca girin ve ödemeyin demişler. Hemen ardından bir dahaki toplantıda Başkana da borç affetme yetkisi vermişler. Diğer taraftan her üyenin birlikte çalışan bir adamı varmış. Üyelere de demişler ki senin adamın sana su lazım olduğu zaman kayıtsız şartsız su açıversin, birisi de sorarsa burası benim desin. Çünkü orada çalışanlar maaşları iyi olduğu halde tarla suladıklarında para ödemezlermiş. Bu işi de böylece hallederler. Bu böylece yıllarca devam edermiş. Artık bunu değiştirmek mümkün değilmiş. Çünkü yıllardan bu yana bunlar birbirlerine o kadar gebe olmuşturlar ki. Kimse kimseye bir şey diyecek konumda değilmiş. Ayrıca seçim zamanını da öyle ayarlamışlar hemen genel seçimlerin ardından bir ay sonraya almışlar ki yeni gelen muhtarla ve belediye başkanları seçim için yeterli hazırlığı yapamasınlar diye.
Birde o ovada, bir Memiş varmış sadece 10 dekar tarla sularmış. O on dekar suladığı tarlanın su parasını ödeyebilmek için anası ağlarmış. Hayretler içinde yahu ben bu on dekar yerin parasını bulamıyorum, üyeler hariç sadece civarlar 7000 dekar yer ekiyorlarmış, bunun parasını nereden buluyorlar diye kafa patlatırmış. Üstüne üstlük (Civarlar ve üyeler istedikleri kadar suladıklarından kaliteli ürün yetiştirirler ve yetiştirdiği ürünü Memişden daha pahalıya satarlarmış çünkü ürün bol su aldığı için daha kaliteli olurmuş) zavallı memiş. O, öyle düşünedursun. Zaten yıllardır herkes köşeyi dönmüş. Neyse onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
Şimdi diyeceksiniz ki bu masal yau bunlar yalan,
Doğrumu?
Peki, O yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan…
Sonra tutup öpmüş prensesi uyansın diye.
Hımm eee?
Eeee si noolacak kız uyanıp basmış tokadı.
Nasıl yani yau??
Valla yersen…
Hayrettin Aslan 13.04.2010
Başa dön